26.09.2009

SİNEK KÜÇÜKTÜR ;AMA...


Pazarlamanın,reklamcılığın baş maddesidir;satacağınız ürünün özelliklerini yaldızlamak.Benzerleri arasından sivrilebilmesi için bire bin katarsınız ürününüze.Avantajlarını,niteliklerini gözüne sokarsınız alıcının.Dezavantajlarının önüneyse perde çekersiniz.

Örneğin bir cep telefonu hattı kampanyasında;şu kadar liraya şu kadar dakika konuştuğunuz,her yöne konuşmanın ne kadar faydanıza olduğu pompalanır zihinlere.Oysa ki televizyonun alt kısmından ışık hızıyla akan ve okuyamadığınız,dahası okumamanız için özel çaba sarfedilen can alıcı ifadeler ise kaşıkla verilenin nasıl kepçeyle alındığının resmidir.Yaldızlı başlıklarına kanarak üstüne atladığınız kampanyanın acısını faturanızda görüverirsiniz ne olduğunuzu anlamadan.
Bir hizmet almışsınızdır,bu kesin;ama daha fazlasını da yitiriverirsiniz ayakta uyutulurcasına.

Bu durumun futboldaki temsilciliğini Fenerbahçe ve Galatasaray'ın transfer edicileri yapıyor.İsmi olan,geçmişte kalitesini kabul ettirmiş oyunculara yöneliyor bu iki takımımız.Ancak o mide bulundıran sinek rolündeki alt yazıları okuma çabasında,daha kötüsü isteğinde olmadıkları için de hemen her seferinde batağa saplanıyorlar.Buna en can alıcı örneklerse Ortega,Lincoln transferleri.

İki takımımız da bu uygulamaya devam etmekte ısrarlı.Bakınız Fener'in Carlos,Alex,Deivid,Santos,Cristian;Cimbom'un Baros,Kewell,Elano,Keita imzaları...

Bu oyuncuların yetenekleri,mazilerinde hiç olmazsa bir dönem sergiledikleri performansına diyecek lafımız yok.Bunlar onların yaldızlı albenileri.Ama bir de soru işareti uyandırması gereken ayrıntılar yok mu?

Carlos niçin Fenerbahçe'yi sadece Katar takımları ile kıyaslayarak seçti?Bir dönem ülkesinin umutlarından olan Alex niye Balkanlar'ın ötesinden teklif alamıyor?Brezilyalılar'ın vitrini olan Portekiz'de tutunamayan Deivid niçin burada vaz geçilmez oldu?Dos Santos ya da Cristian Türkiye'dekinden fazla bir paraya Avrupa'ya satılabilir mi?

Baros Euro 2004'te çıktığı zirveden yuvarlana yuvarlana Galatasaray'a gelmedi mi?Sakatlık yorgunu Kewel'ı İngiltere dışında bizden başka kim alırdı(Katar hariç)?Bu sezon transferde yıldızlara milyonlar akıtan M.City Elano'yu niçin gönderdi ve Dunga'dan torpilli Elano'yu niçin Süper Lig'den başka kabul eden olmadı?Keita'nın Lille ve Lyon performansının kalitesini tartan ve niçin Lyon'a transfer olduğunun yarısına geldiğini sorgulayan oldu mu?

Bu oyuncuların yaldızlarını izlemek bana da zevk veriyor.Saydığım oyuncuların hepsi de Türkiye'ye gelmezden yıllar öncesinden tanıdığım oyuncular.İşte asıl düşünceye sevk olmamın nedeni de bu.Yukarıdaki isimlerin hiç birisi,şu an ve sonrası itibariyle Şampiyonlar Ligi çeyrek final gediklilerinin hatta sürpriz adaylarının formasını giyebilecek isimler değil.Çünkü futbolu bir devamlılık arz etmeden,anlık bireysel hareketleriyle oynuyorlar.Oyuna gerçekten dahil olmuyorlar.Alınmalarındaki amaç Türkiye ligiyse,amenna...Ancak dillendirilen söylemde hep Avrupa var.Bu durumda saydığım yabancıların tümünün yanlış tercih olduğunu düşünüyorum.
Hatta daha ileri giderek şunu da söylüyorum;bu iki büyüğümüzün Avrupa'dan elenmelerinin birinci sorumlusu da bu oyuncular,daha doğrusu bu yabancı tercihini kullananlar olacaktır.

Hiç yorum yok: