17.03.2010

BÜYÜMEYEN ÇOCUKLARIN TAKIMI

Barcelona'yı izlemek,bir sanat eserinin ruhunuzda estirdiği fırtınlarla savrulmak gibi bir şey...Futboldan alınabilecek en leziz tatların aşçısı Barcelona...
Rakibin kim olduğu hiç önemli değil onlar için;eğer bir rakipten söz edilecekse,o da Barça'nın kendi futbol oynama iştahıdır sadece.Barcelona oynamak isterse,ki hiç aksine şahit olmadı gözlerim,önünde Zeus'un mitolojik şimşekleri dahi duramaz.Barcelona,mitolojik masallar üstü bir dev gibi dikiliyor rakiplerinin karşısına zira...

Barcelona'da en çok dikkatimi çeken ve de en çok hoşuma fiden şey şu;o klasik çubuklu formayı giyen her futbolcu,bulunduğu ortamdan müthiş keyif alıyor.Komşusunun bahçesinden erik aşıran bir fırlama gibi...Yağmurun çamurlaştırdığı toprakla cebelleşerek şarkılar söyleyen ve o çamur deryası arasında sadece iki çakmak gözü fark edilebilen bir haylaz gibi...Ninesinin yumağını top niyetine tekmeleyip hayallerinde,hayallerin kahramanı bir yıldızmışçasına teriyle yıkanan bir şeytan çekici gibi ya da...

Barcelona işte bunun için büyük.Futbol yeteneğinin zirvesinde dolanan sihirbazlar olmazdan önce,meşin yuvarlağı tıpkı bir afacanın samimiyeti ve tutkusuyla tepikleyen "Çocuk"lar olan "Ruh kaçkınları"nı aynı forma altında topladığı için.

İyi ki varsın Barça...Seni izlemek,çocukluğumuzda çiğnediğimiz,dizleri bereleyen toprak sahaların,biçilip standardize edilmesi gerekmeyen çimlerin kokusunu dolduruyor yüreklerimize...

Hiç yorum yok: