Futbolu tanımaya,sevmeye başladığım yıllarda oynuyordu bu oyunu.Kaçınılmaz olarak,o yıllarda futbolun tutkuya dönüşmeye başladığı tüm gönüller gibi,benimkinde de tahta kurulmuştu.Futbol o demekti;zira futbol ancak böyle oynanabilirdi.
O "Şeytan Rıdvan"dı ve ismine nazire yaparcasına,izleyenlerine adeta günahı bile sevdirirdi.Depara kalktığı zaman,çimler Kızıldeniz'in Musa'ya yol vermesi gibi çekilirdi ayakları altından.Bizlereyse,efsunlanmış gözlerimize yoldaşlık eden açık ağzımızla,kanatsız uçan ilk insanı izlemek kalırdı.Ona atılan her tekme zülfi yare dokunurmuşçasına acıtırdı sevenlerini.
Çimlere basmazdı da nakış dokurdu sanki...Dantel işler gibi zarif dokunuşlarla okşardı topu ve aynı zerafetle ekarte ederdi rakiplerini,ince bilekleriyle.Şundan eminim ki;onu izlemiş olsaydı eğer Picasso,resim yapmayı bırakırdı.
Sahalarda hızlıydı hızlı olmasına da,seyrine doyurmadan,aynı hızla kaydı yıldızlı semalardan.Rekorlar kitabına girebilecek kadar çok sayıda sakatlık ve ameliyatın ardından gönülleri paralayarak çekildi futbol sahnesinden.
Onu kaybetmek;hayatının baharında,sevdasına daha doyamadan kaybedilen "Yar"in açtığı "Yare"lerin acısı gibiydi.
...Ve şimdilerde yeni yıldızları seyre koyulduk.Oysa Şeytan Rıdvan'ı izlemeyenler bilmezler ki,o gördükleri yıldız değil,yıldız tozudur onun yanında ancak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder