9.01.2010

ORGANİZE İŞLER Mİ BUNLAR?

Futbolumuzun mola verdiği günlerin boşluğunu,Euro 2016 adaylığımız için seçilen stadları tartışarak geçirdik.Doğrusu stadlar üzerinden asıl tartışılan,seçilen şehirlerdi.Kendi stadlarının projeye niçin dahil edilmediği üzerinden çekişmeler yaşadı kimi kulüplerimiz,federasyonla.

Stad haritasına bakınca,ülkenin "Beyazlar ve daha beyazlar" olarak ikiye bölündüğü hissi uyanıyor.Gerçi Anadolu'nun karlı dağ başı köylerindeki insanlarımıza "Yakın Yerler" diye program izletip;bunda da Şile,Ağva gibi İstanbul çevresi mekanları göstermek garabetini yaşatanlara yakışan bir davranış bu.Zihniyet aynı zihniyet.
Ülkenin gülen,beyaz yüzünü göstermek...Turnuva için gelenleri,sonraki yıllarda da döviz akıtma davranışına sevk etmek amaçlanmış.Bunu da Anadolu'nun dağlarını,yollar boyu uzanmış fukara köylerini göstererek yapamazsınız.Dikkat edilirse,seçilen şehirler,ülkenin ekonomik refahının en yüksek olan bölümleri.



Bu stad paylaşımıyla bir imaj düzeltme,modern cumhuriyetin yüzünü gösterme hedeflenmiş.Düşünsenize Trabzon'dan maç anlatan İtalyan spikerin aklına Rahip Santoro'dan bahsetmek geliveriyor...Diyarbakır'da maç saatini beklerken molotoflu gösterilere şahit oluyor Fransız,Hollandalı taraftarlar...Hele buraya kadar gelmişken Antep'in baklavasını,Urfa'nın kebabını yerinde tatmak isteyenler çıkar da,sınır köylerinin harabeliğini görürlerse ne olacak?

Her halükarda bu proje ile önemli bir fırsat kaçırıldı.Organizasyon bize verilir ya da verilmez;ancak görüldü ki öz-üvey evlat muamelesi devam ediyor,"Büyüklerimiz"in teamülünde.Zira bu tercihin sadece spor idarecileri nezdinde kaldığını sanmıyorum.
Son günlerin moda terimi açılımı aşan bir organizasyona gidilebilirdi aslında.Ülkenin her karış toprağının sahiden hepimizin olduğu sergilenebilirdi.Altı yıllık sürece ülkenin tamamı dahil edilerek,yeni yatırımlar ve bu yatırımların tetiklediği yepyeni oluşumlara yelken açılabilirdi.
Ulusumuzun doğu-batı,kuzey-güney kucaklaşmasına futbol sahalarından başlanabilirdi.Dünya'nın gözleri önüne serilecek böylesi bir organizasyona,tüm yurt dahil edilerek,"İşte buradayız" denilebilirdi.

Ülkenin doğusundan batısına önemli bir nüfus akışı var,evet.Fakat bu akış mecburiyete endeksli.Ya iş bulmak için batıya göçen Antepli,Muşlu,Vanlılar'ı görüyoruz;ya da memuriyetlerine endeksli olarak doğuya geçici olarak yerleşen İstanbullu,Bursalı,İzmirliler'i görüyoruz.

Oysa ki bu ulusun kardeşleşmesi için zorunluluk değil,gönüllüğe ihtiyacımız var.Harran'a,Çukurova'ya Anadolu toprağını koklamak için koşmalıyız.Toroslar'ın Erciyes'in eteklerine dağ çiçeklerinden başımıza taç yapmak için varmalıyız.Mardin Kalesi'ne Anadolu'ya şöyle bir tepeden bakmak için,Zigana'ya oksijenin en saf halini ciğerlerimize çekmek için hıçkırıklarla çıkmalıyız.İşte o zaman bitecek yoksulluk,işte o zaman bitecek terör,ezilmişlik,dışlanmışlık.
Büyük bir fırsat kaçtı,yazık...Öyle bir adım atmalıydık ki;"Bu yurt hepimizin" söylemini gerçeğe dökmeye,yeşil sahalardan başlamalıydık.

Yazık...

Hiç yorum yok: