Ortalama bir taraftarda "Şu takımı ben kursam.." ya da "Ben olsam sahaya şöyle çıkardım..." cümleleriyle başlayıp,noktalı yerleri uzun uzadıya doldurma huyu mutlaka vardır.
Ancak taraftarlardaki bu masumane "Ben en iyisini bilirim..." söylemi gittikçe farklı bir hal almaya başlıyor.
Taraftarlar;özellikle de organize olmuş,topluluk halinde stadın belli bir yerini daimi olarak kaplayan,maçın başından sonuna dek tezahürat yapan guruplar anında müdahil olmak istiyorlar,takıma...Bu,maç içerisinde anlık veya tüm maçlarda süreklilik arz edecek vaziyet alarak,maçlar boyunca gösteriyor kendini.
Kimi maçlarda,çok sevilen ama kenarda oturan bir oyuncunun adını sürekli haykırarak,onun maça alınması için yahut sahada beğenilmeyen bir oyuncunun çıkarılması için antrenöre tezahürat,ıslıklara yapılan baskı olarak beliriyor.Kimi zaman ise takımın genel gidişatı nedeniyle maçlar boyu;yönetimin,hocanın çoğu zaman her ikisinin birden ıslıklanması,sinkaflanmasına şahit oluyoruz.Bazen de kendilerinde fazlasıyla bulunan gurur,hırs,azim,şahsiyetten nasibini almamış(!) futbollarına duyulan kini kusan bağırtılarla tezahür ediyorlar.

"Bazı taraftar guruplarıyla kimyamız tutmadı. O yüzden istifa ettim."
Bu cümle laf olsun diye kurulmuş olamaz.Hatırlayalım ki Güvenç Hoca'dan önceki Bursaspor çalıştırıcısı Samet Aybaba da istifasından sonra,taraftarlarca benimsenmediğinden yakınmıştı.
Oysa normalde bir antrenör,yönetimle ya da oyuncularla uyuşmadığı,işlerini dilediği gibi yapamadığı,başarısız olduğu vs. sebeplerle istifa etmeli gibi düşünüyor insan.Ancak görüyoruz ki taraftarlarca onay ve kabul görmek,diğer tüm olguların önüne geçebiliyormuş.
Güvenç Hoca'nın tam olarak ne gibi bir uyuşmazlıktan bahsettiğini bilmiyoruz.Yine de görüyoruz ki,en azından onun için,taraftar nezdinde kabul rahat çalışmada,kendini ait hissetmede,dilediği gibi hareket etme serbestisinde olmazsa olmazlardan bir etken.

"'Artık bu kişiler yalnız kötü tezahürat değil, isim isim belirtmek sureti ile teknik kadro, futbolcu ve kulüp yönetimine insanlık onuru ile bağdaşmayan küfürler etmektedirler....
...Sorun kulüpten maddi çıkar sağlayamamak, bedava maça girememek, bedava bilet alarak karaborsacılık yapamamak ve parasını ödemedikleri için iptal edilen kombineleri bedavaya getirememektir. Sportif ve ahlaki olmayan bu tablo tüm yetkili kurum ve kuruluşlarca gözlenmektedir. Bu çirkin tablo emniyet ve stadyum güvenliği kayıtlarında mevcuttur. Bu çirkin tablo takımlarını izlemek için stada gelmek isteyen Ankaragücü taraftarlarını engellediği gibi, amaçları yalnızca maçları izlemek olan sporseverleri de stadlardan uzaklaştırmaktadır. Ankaragücü Kulübü kamu yararına bir dernektir. Bu tip yasal olmayan çıkar amaçlı, yardım amacını aşan talepleri karşılaması mümkün değildir. Maksatlı kişilerin kimler tarafından, hangi amaçla nasıl beslendikleri herkesçe bilinmektedir..."
***
Bursaspor örneğinde gördüğümüz,ikincisine göre daha kabul edilebilir bir durum.Bursaspor taraftarı diyor ki;"Bu takım bizim.Hocamızı beğenmiyoruz.Onun değişmesini istiyoruz.".Futbol başarısına endeksli bir tepki bu en azından.Yine de bir antrenörün istifasına yol açtıysa,ortada marazi bir yapı var muhakkak.
Onlar kendilerini "Antrenör,futbolcu,yönetici gidicidir.Biri gider biri gelir.Taraftar her zaman buradadır." anlayışıyla takımın asıl sahibi olarak görüyorlar.Bunun doğruluk payı da inkara yer bırakmıyor.
Ancak bu taraftarlar şunu da bilmeliler.Evet,tepkinizle oyuncu ya da antrenörünüzü gönderebilisiniz.Ancak bu kişiler gittikleri başka takımlarda başarıya ulaşma şansına sahipler.Sizlerse bu "İstemediğimi barındırmam." mantığını uygulamaya geçirdikçe,istikrarsızlık ve başarısızlığa mahkum kalacaksınız.
Ankaragücü'ndeyse durum çok farklı.Burada taraftarın tepkisinin takım başarısızlığını hedef aldığından söz edilmiyor.Futbolcu,yönetici,teknik adamlara edilen küfürlerin ana sebebi olarak bazı taraftar guruplarındaki maddi beklentiden bahis açılıyor.
Ankaragücü yönetiminin anlatmak istediği şu sanırım;
"Biz ,maça bedava girenlerin önünü kestik.Taraftar guruplarının organize olarak,para ödemeden stada girişlerini engelledik.Bu kişilerin taraftarlık kisvesine sığınarak sağladıkları bedava biletleri,karaborsada satıp,haksız kazanç sağlamalarını engelledik.Futbol takımına ve yönetime gösterilen hakaretli tepkinin nedeni budur..."
Esasen,Ankaragücü yönetiminin derdinden tüm profesyonel futbol kulüpleri muzdarip.Emin olun en tepe ligin en iddialı takımlarından-en alt ligin en sıradan takımına kadar tüm profesyonel futbol takımlarımızın problemidir bu...Burada Ankaragücü'nün farkı olayın "Bıçak kemiğe dayandı." boyutlarına ulaşmasıdır.
***
Her takımın az-çok bir taraftar kitlesi var.Bunların arasında maçı tezahüratlara boğan guruplar da var.Yurdun her yerindeki bu gurupların önemli bölmündeyse "Madem ki biz bağırıp,çağırıyoruz;öyle ise maça para vermeden girmek hakkımız." görüşü var.Takıma destek bekleyen yönetimlerse buna göz yumup,stad gelirinin belli bir kısmından feragat edip bu guruplara ücretsiz bilet veriyorlar.
Bu durum takımı maddi kayba uğrattığı gibi,sözü edilen guruplar arasından sivrilmiş kişilerin maddi kazanç sağlamasına dahi yol veriyor.
Söz konusu taraftar gurupları da ellerindeki "Destek" kozunu sürdürerek,bu durumun ilanihaye devamına çalışıyorlar.İçinde bulundkları al gülüm-ver gülüm muhabbeti kesilirse de Ankaragücü yönetiminin feryadına benzer durumlar oluşuyor.
Taraftarlar stadları doldurdukça,takımlarından başarı beklemekte haklılar.Ancak bu ne Bursaspor örneğinde olduğu gibi istikrarsızlık ve futbolcu,çalıştırıcı,yönetici üçgeni üzerinde tehdit unsuru oluşturmalı ne de Ankaragücü örneğindeki gibi madi çıkar elde etmeye dayalı bir yapı arz etmeli...
***
Bu ülkede bilinçli bir spor izleyicisinin yoksunluğu bu tip durumlara sebebiyet vermektedir.Başarıyı değil oyunun kendisini seven insanlar yetiştiremedikçe bu durumun sürmesine tanık olacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder