24.11.2008

"BAĞIRMAYAN TARAFTAR ...... ......"

Futbol diye bir oyun varsa,bunun varlık sebebi,bu oyunun sevdalılarıdır.
Futbola ilgi duyan insanların pek azı bu oyunun uygulayıcısı,yani futbolcu olabilirler.Futbolun atar damarlarının en büyüğünü de işte bu izleyici ya da taraftarlar oluştururlar.Lisans taşımak gerekmediği için de,kimseye hesap vermek zorunda kalmadan,istediğiniz takımın istediğiniz tribününü rahatlıkla işgal edebilirsiniz.

Futbol izleyicisi dediğimiz kitle ise homojen bir yapıda değildir.Bunu mevki,statü,sosyal-kültürel aidiyet anlamının dışında kast ederek söylüyorum.Burada anlattığım şey staddaki davranış,maçı izleme ve maça katılma şekilleri.

Kimi taraftarlar tezahüratlar yağdırıp,sesleri kısılana kadar bağırarak stadı doldururlar;kimileri ise sessiz bir şekilde ya da zaman zaman bireysel,organizasyondan uzak,anlık tepkilerle maçın içine girerler.
Bir futbol takımının oyuncu,yönetici vesairesinin tercihi de ilk guruba dahil ettiğimiz taraftar profilidir.Çünkü bu taraftar kitlesi takımı maça motive etme,hırslandırma görevini yapar.Hatta çok zaman,sahadakilerin "Tamam,her şey bitti." dedikleri anda ortaya çıkarak,maçı çeviren unsur olurlar.

Ancak bizim konumuz takımın değil;bahsini açtığımız taraftar portresini çizenlerin,kendilerine yükledikleri değer.
Her şeyden önce bu taraftarlar kendilerini takımın sahibi olarak görürler.Tribünlerde oturmuş,sessizce maçı izleyenler ise taraftarlığın anomalisini temsil ederler.
Hatta bu taraftar kitlesi kendini yönetim ve futbolcuların bile fevkinde kulübe ait ve layık kabul ederler.
Farklı guruplar oluşturarak kendilerine ait bir de kimlik meydana getirirler;ya da zaten bu farklı kimliktir onları bir araya getiren.Sahada haykırdıkları sadece takıma olan bağlılıkları değil;bu kimliklerinin ifade bulmasıdır aynı zamanda...
Tezahüratlarında takımlarından başka parasal durumları,toplumsal ve siyasal tavır alışları,karşı cinse duyulan açlık gibi olgular da yer alır bolca...
Ayrıca sözünü ettiğimiz bu taraftar kitlesinin tribündeki yeri de stadın en gözde bölümleri değildir.Sessizliği seçmiş izleyiciler ise genellikle daha fazla ücret ödemek gereken bölümlere yerleşirler.Bu durum da "Sosyete Tribünü" vs. yakıştırmalarıyla,sessiz taraftarlara yüklenmeye bir sebep olarak değerlendirilir.

Ve "Ateşli taraftarlar"ın tepkileri genellikle şu tezahüratla dillenir;

"Bağırmayan taraftar sin kaf sin kaf..."

Yani "Bu takım bizim.Bu stad bizim.Eğer stadta pusup kalacaksınız,niye geldiniz?Burada yeriniz yok"derler...Böyle derler ama;aslında kendilerine karşıt gördükleri sessiz taraftar kitlesinin varlığından hoşnuttular,içten içe...Çünkü bu kitlenin varlığıdır onlara kimliklerini kazandıran.Kendileri ile kıyaslama yapabilecek,bir paye atfedebilecek imkanı onlarla kazanırlar zira...

Sözünü ettiğimiz sin kaflı bağırtıyı ünlendirenlerin şunu bilmeleri gerek;onlar futbol stadlarının vaz geçilmez,başat unsurudurlar.Ancak sunturladıkları sessiz kitle de bu oyunu bir parçası ve en az kendileri kadar o koltuklarda oturmayı hak ediyorlar.Ayrıca bir şeyi en çok seven,onun için en fazla feryat eden değildir.Dolayısıyla takım sevgisi ve ona bağlılık kimsenin tekelinde de değildir...

Hiç yorum yok: