16.08.2008

FUTBOL TACİRLERİ



William Shakespeare'in ünlü oyunlarından birisidir "Venedik Taciri".Ben bu oyunun ne tekstini okudum ne de unutulmuş seyirci koltuklarını dirilten öpücüklerden birini kondurarak sahnede izledim.Ancak çocukluğumda,bu oyunun sarsıcı bir repliğini işitmiştim,beyaz camda..
Yıllar yıllar sonraysa,bu eserin filmini izledim.Al Pacino'nun seyir zevkiyle tatlanıyordu film.Ölümüne sebebiyet verdiği maktulunun,bal mumundan soğuk ve ruhsuz heykelini yapma çabasına benzer oysa tiyatro eserlerinin,beyaz perdeye uyarlanmaları..Ancak ben mevtanın kanlı,canlı halini de bilmediğimden,heykelinden de etkilendim.
Eserin konusu,edebi estetiği ya da film kotarıcılarının başarısı önemli değil bu yazıda.Mürekkebin ana rahminden doğumu demek olan yazıya ilham veren,şu ölümsüz ve çarpıcı replik...Eserin baş kişilerinden Yahudi tacir Shylock'un dile getirdiği bir repliktir bu:
"...Yahudinin gözü yok mu? Yahudinin elleri yok mu? Organları, boyu, posu, duyuları, duyguları, heyecanı yok mu? Aynı yiyecekle beslenmiyor mu, aynı silahla yaralanmıyor mu, aynı hastalıklara yakalanmıyor mu, aynı yollarla iyileşmiyor mu, aynı kışın ve yazın üşüyüp, ısınmıyor mu? Farkı ne hıristiyan insandan? Etimiz kesilince bizim de kanımız akmaz mı? Gıdıklanınca gülmez miyiz? Zehirlenirsek ölmez miyiz?..."
Başı ve sonunda yer alan kimi cümleler kırpıldıktan sonra kalanlar işte bunlar.Yazarın asıl anlatmak istediği umurumda değil.Okuduğum her kitap,dinlediğim her müzik,izlediğim her filmde olduğu gibi bana hissettirdikleri önemlidir,bu cümlelerin.Hayatım boyunca davranışlarıma ilham veren,karşımdakinin varlığını hatırlatan bir yol gösterici olmuştur bu sözler.
Buradaki Yahudi'nin yerine her hangi bir ırk,dil,din,cinsiyet belirten kelime yazabilirsiniz.Buraya sizin bulunduğunuzdan farklı,hatta sizinle çatışan,çarpışan,hatta hatta size karşı hayat mücadelesi veren bir kavramı,kişiyi,kişileri sıfatlandıran bir kelimeyi koyun.Koyun ve yüksek sesle tekrar tekrar okuyun.
Zaman zaman anne,baba,eş,çocuk,öğretmen,öğrenci,kuş,balık vs. koyarak zihnimde demlendirmişimdir bu cümleleri.Ancak şimdi rakip takım,taraftar,şehir koyarak bir daha okumak istiyorum.
Bu sözleri aklımızın bir köşesine yazsak;ve oradan sık sık çıkarıp yüreğimizle okusak neler değişirdi acaba.Hadi bir zihnimizi zorlayalım:
Misafir taraftarı sopa,satırla değil;çiçeklerle karşılardık.
Deplasmana intikam yeminleri ile değil;dostluk şarkılarıyla giderdik.
Vur,kır,parçala yerine;eğlen,eğlendir-sev,sevindir tezahüratları ile uğuldaşırdık.
Hakemin cinsel tercihlerini yorumlamaz;anasının,bacısının mesleğini iğrenç kelimelerle sıfatlandırmazdık.
Büyüğü ihya eden;küçüğü ezen düdüklerden elimizi çekerdik.
Cinayete teşebbüs gibi tekmeler savurmazdık.
Oyundan çıkarken kulübemizi tekmelemezdik.
Formayı isimlere değil;cisimlere verirdik.
"Şu hakemi maçlarımızda istemiyorum.."cümlelerini dillendirmezdik.
Takım değil;futbol yazarlığı yapardık.
Büyük olmanın şampiyonluk demek olmadığını bilirdik.
Maçların yayınlarına,şifrelerden örülü perdeler çekmezdik.
Yakında yeni sezonumuz başlıyor.Birisi eskidikçe başka yeni başlangıçlar da olacak.Dilekler her zaman aynıdır,yeni başlangıçlarda;onlar da yine aynı olacak.Hakem,futbolcu,yönetici,taraftar,yorumcu aynı basma kalıp cümlelerle,aynı basma kalıp dileklerde bulunacak.Yine değişen bir şey olmayacak.
Kazanan,nimetlenen yine sadece futbolun kara suratlı tacirleri olacak.

Hiç yorum yok: