16.12.2010

BANA FORMANI SÖYLE...

Forma...
Futbolun vazgeçilmez unsurlarından birisi formalardır.Formalar,birbirleriyle kapışan ekipleri sahada ayırt etmenin temel şartıdır.
Ancak formaların sırtlara geçirilmelerinin  temel nedeni  olan "Ayırt edilme ihtiyacı" zaman içerisinde arka plana itilmiş bir ayrıntı olarak kalmaya başladı.Her takımın adeta kimlik kartı niteliğini taşıyan formaları oluştu.Tıpkı  ulus devletlerin bayrakları gibi dalgalanıyorlar yeşil sahalarda.Çubuklu,parçalı,düz varyasyonlarla vücut bulmuş ikinci bir deri vazifesi görmeye başladılar futbolcular üzerinde.Son yıllarda ise bu ikinci derilik görevi,taraftarların sırtlarında kendini göstermeye başladı.

Kuralları konmuş,bildiğimiz anlamdaki klasik futbol oyununun icadı ile formalar da doğmuştur;ancak formaların numaralanması fikri sonraki dönemlerde prensipler arasına alınmış bir olgudur.Formaların numaralandırılma fikri,saha içerisine yayılmış oyuncuların bireysel ve mevkisel olarak konumlarının belirlenmesi ihtiyacı üzerine bina edilmiş olsa gerek...
Futbolun küresel popülaritesinin bu denli yayılmadığı,medyatik yıldızların böylesine parlatılmadığı dönemlerde sahalar üzerinde "1-11" arası,yani bir takımı saha üzerinde temsil eden oyuncuların adedine tekabül eden,forma numaraları boy gösterirdi.Taşıdığı numaraya bakarak herhangi bir futbolcunun oynadığı mevki anlaşılırdı.
Takoz Recep'in 2 numaralı forması,sağ bekte estirdiği fırtınaların işaretiydi.Sol bekte zamanlamalı bir kaymayla tereyağından çeker gibi çaldığı topu hücum hattına taşırken,daima 3 numaralı forma ile görürdük Semih'i.Eğer adı gol ile özdeşleşmiş,dünyaya gelme amacı fileleri havalandırmak olan bir gol ustası iseniz Marco Van Basten gibi 9 numara giyerdiniz o zamanlar.Yok eğer tercihiniz futbol dehasını temsil eden muhteşem çalımlar,frikikler ve paslarla bezeli bir stil sahibini izlemekten yanaysa sırtına 10 numara geçirmiş bir top cambazını,örneğin Maradona'yı,izlerdiniz.

...Marka.
Sırt numaralarının saha içerisinde 1 numaradan 11 numaraya kadar paylaştırılması,"İlk 11" kavramını kelimenin gerçek anlamıyla sahada ete kemiğe büründürüyordu.Örneğin takımın stoperi olarak takımda kim oynarsa oynasın önünde arma,ardında 4 numara ile savaşırdı.
Bu da demekti ki;"Bu takımın sahada mücadele eden bir 11'i var.Var ama,forma kimsenin tapulu malı değil.Her an yerine kenardan biri gelip,aynı formayı teriyle ıslatabilir.".O kenardan gelen "biri" de sadece takımın neferlerinden birisiydi.Şimdiki gibi Ahmet,Mehmet,Robert değildi...

Zaman içerisinde futbol maçlarının canlı yayınları milyon dolarlarla ölçülmeye başlandı.Buna mukabilen formayı taşıyanlar değerlerini katladılar.Formayı taşıyan böyle kıymetlendikten sonra ise taşınan forma başka bir statünün sahibi oldu.Dolarlar sayılarak alınan bir oyuncunun parası da ancak yeni bir ticari kalem maddesi yaratılarak çıkarılabilirdi.Kombineler,VİP'ler,yıldızlarla bezenmiş reklamlara ek olarak yaratılan "Forma ticareti" de böylelikle doğmuş oldu.Futbolseverler önündeki armada yazılı takımların formalarını değil,sırt bölümünde yazan futbolcuların adlarını almaya başladılar.

Forma artık sadece aidiyet,kimlik,ayırt edicilik anlamları taşımıyor.Aynı zamanda,hatta hepsinden önce futbolcunun zimmetli malı olarak değer buluyor.Oyuncu takım değiştirse de arkasına ismini yazdırdığı yeni forması ile hemen bütünleşiyor.Çünkü artık futbolcu formayı değil forma futbolcuyu taşıyor.

1 yorum:

FBA dedi ki...

bir söz vardı hani "ben ne insanlar gördüm üzerinde elbise yok" gibi biz ülke olarak ne formalar gördük içerisinde futbolcu olmayan...