24.10.2010

MAĞLUBUN ACI EŞİĞİ VAR MIDIR? YA DA OLMALI MIDIR ?

Futbolun bir çok kuralı var.Konulan tüm kurallarsa içlerinden birinin esenliğini sağlamak için;kaderi tekmelenmek olan kürenin,kale çizgisini geçmesi için yani...

Bazı maçlarda başlama düdükleri sadece her iki yarının başında çalıyor.Böylesine maçların izleme zevki ne olursa olsun,mayhoş bir tadı oluyor.Kimi maçlardaysa hakemin yalnızca santra vuruşu düdüğünü çalmak için sahaya çıkmış olduğuna şahit oluyoruz;ki bu düdükler sadece bir takımın yumruklarını havaya kaldırmasına yol açıyorsa bir ikilem seriliyor yeşil çimler üzerine.Hanesinde "0" yazan takımın karşısındaki sayı büyüdükçe de sevinç ile hüzün arasındaki mesafe katmerlenmeye başlıyor."Gool !" çığlıkları ile göğü titretenler sevinmiyor da;avının ensesine dişlerini geçirmiş bir pantermişçesine uluyorlar sanki...

Bahsettiğimiz dilemma da tam burada başlıyor.Skorun git gide ezmeye başladığı takımın gözlerinde sönmeye başlayan fer,ona hükmeden kaderi yazan takımda ya da taraftarında bir "Merhamet" hissi ve bu hisse bağlı olarak da "Yeter bu kadar !" kanısını oluşturmalı mı? Yani yeşil sahanın muktediri haline gelen forma,bu hakkını kullanırken kendi "Magna Carta"sını imzalamalı mı?

Üzerine satırlar karaladığımız bu soruya verilecek iki cevap var ve cevapların her ikisini onaylayanların da geçerli sebepleri mevcut.
Örneğin,bu sezon 8.haftada Trabzonspor'un Kasımpaşa'yı 7-0 ile ezdiği maç sonunda Yılmaz Vural'ın maç sonu sözleri de bu konu üzerineydi.Vural,Trabzonspor'un skor 7-0 olduktan sonra maçı bıraktığını ve daha fazla atmak için üzerlerine gelmediğini söyleyerek,rakibini övdü.Bu beyan,basınımızın tamamında alkışlarla karşılandı.Herkese göre de olması gereken buydu.Rakibin acı eşiği aşılmamalıydı; da bu eşiğin,söz konusu maçta anlaşılması,80 ve 83'te atılan 6. ve 7. gollerin ardından gerçekleşmiş olmalı...

Bu maçın hemen 1 hafta sonrasında Hollanda liginden bir maça da tanık olduk.Hem de Hollanda liginin 3 devinden ikisi olan PSV ile Feyenoord şahit etti bizi bu olağanüstü skora.Skor ne mi? Yazıyla ve sayıyla "10-0"...Sevinenlerse PSVliler oldu.10 gol attıkları takımsa 14 lig,13 ulusal kupa,5 de uluslararası kupa kazanmış bir futbol markasıydı.İlk golün 25. dakikada atıldığını düşünürsek,ilk golden itibaren 6.5 dakikada bir sarsıldı Feyenoord ağları.
Anlaşılan PSV topçuları,rakiplerinin acı eşiğinin sınırına ulaşmadığını düşündüler ki;ateşe hiç ara vermediler.Hatta skoru arttırmak için müthiş bir hırs içindeydiler.TV ekranlarından izledik bunu...

Şahsi kanım,doğru olanın PSV'nin yaptığı olduğu yönünde.Düşünün bir,aksini savunan kaç kişi;kazandığı ne kadar artarsa artsın,aldığı paradan tatmin olur? Yediğiniz her yemeğin bir öncekinden lezzetli olmasını istemez misiniz?

Öyleyse futbolun var oluş nedeni,dahası bu spora aşık olma nedenimiz,ondan lezzet alma nedenimiz olan "Gol"ü atan takım ya da oyunculardan niye aksini bekliyoruz ki?

Bir futbol takımının rakibe duyduğu saygı,ne kadar az gol atarsa o kadar fazla mı olur?Rakibini sahada aciz duruma düşürmüş,golleri sıralama imkanını bulmuş bir ekibin oyuncuları topu üç direğin dışına vurursa mı daha erdemli olacaklar?Pekala,1989 yılında Adana Demirspor'a PSV'nin Feyenoord'a kestiği faturayı kesen Beşiktaş'ın Meti-Ali-Feyyaz'ı,ki onlar onlar değil midir futbol tarihimizin en saygı değer kadrolarından birinin neferleri,çok mu insafsızdılar,golleri sıralarken?

Mağlubun acı eşiği var kabul edelim.Pekala bu eşik "Küçük Emrah"vari bir "Ezilmiş mağdur" edebiyatını yaratmalı mıdır? Ya da rakibini ezecek bir gücü olmak ve bunu kullanmak bir "Erol Taş" karakteri midir?
Düşünelim...

Hiç yorum yok: