Tüm takımın birlikte hareket edebilme,birbiriyle uyumlu çalışabilme kabiliyeti de başarıda vaz geçilemez bir etken.Sahadaki on bir;hatta 20 küsur kişilik tüm kadronun bunu başarabilmesi gerekiyor.
Ancak saha içerisinde birbiriyle doğrudan ilişkili mevkilerdeki oyuncuların uyumu en kritik noktayı teşkil ediyor.Beklerin forvetlerle değil de stoperlerle;forvetlerin partnerleri ve orta saha ile olan birlikte düşünebilme ve hareket edebilme kabiliyetleri en başta aranan kriterlerdir.
Bu cümlelerden olarak,ülkemizdeki "Ortak yaşar mevkilerde aranan partnerler" anlayışına bir göz atalım.Bizdeki genel geçer anlayışlar şunlardır:
*Eğer iki stoperiniz varsa bunlardan biri mücadeleci,rakibini yıldıran,sert ve çabuk;diğeri ise oyunu arkadan kurabilen ve topu oyuna sokabilen,teknik becerisi olan oyuncu olmalıdır.
*İki forvetle oynuyorsanız eğer,bir tanesi gol vuruşlarında usta,inceci bir gol makinesi olmalı;tamamlayıcı partneri ise sürekli deplase olarak rakip defansı dağıtan,yanındaki "Usta"ya gol hazırlayan özellikte olmalıdır.
*Orta sahada mutlaka bir "On numaranız" ya da "Forvet arkası" oyuncunuz olmalıdır.Bu oyuncu, sihirbazların şapkadan çıkardığı tavşan misali,kramponlarından gol ve asist çıkarmalıdır.Bu da yetmez attığı gol ve gollük pasların seyrine doyumsuz olması gerekmektedir.
Eee!Bu muhterem şahsiyet bunca ince işin arasında elini taşın altına sokacak değil ya!
"İşin hamallığını da bir başkası ya da başkaları yapsın..." anlayışının karşılığı olarak,yanına;oyunu bozan,rakibe aman vermeyen,sahadaki başarısı "...şu kadar kilometre koşmuş,ne ciğer varmış be..." hayretlenmelerine ne derece yaklaştığıyla ile ölçülen bir,günümüzde çoğu zaman iki yoldaş verilir.Bu yoldaşların yetenekli olmaları da beklenmez genellikle...
Kısacası bizde mevkidaşlar ve yakın oynayan mevkiler arası uyum için aranan kriter;zıt yetenekler,birinin yapamadığını diğerinin yapabilmesi üzerine kuruludur. Oysa işin aslı böyle değildir.Yani birbirini tamamlamanın ön koşulu,birbirinin zıttı özellik ya da yeteneklere sahip olmak değildir.Yan yana oynayan ya da oyunun önemli bölümünde öncelikle birbiriyle çalışmak zorunda olan sporcuların uyumu için ön şart;futbol felsefelerinin,oyunu okumalarının,oyuna katılma tercihlerinin,mantalitelerinin paralelliğidir.
80'lerin sonu ve 90'ların başındaki en önemli iki yıldızımızdı Tanju Çolak ve Rıdvan Dilmen...Bu iki sporcu arasındaki müthiş uyumun sırrı ilkinin muhteşem golcülüğü,ikincisinin inanılmaz sürat,teknik ve zekası değildi sadece.İşin sırrı oyun felsefelerindeydi.Her ikisi de gole ulaşmak için yapılması gerekenleri aynı şekilde yorumluyor ve biri durması,diğeri topu ulaştırması gereken yeri aynı düşünce yapısıyla değerlendiriyordu.
Aynı şekilde Van Basten-Gullit-Rijkaard(Hollanda ve AC Milan),Klinsman-Matthaeus(F.Almanya ve İnter),Romario-Stoickhov(Barcelona),Ronaldo-Zago(Beşiktaş),Uche-Högh(Fenerbahçe) aynı futbol dilini konuştukları için birlikte büyüdüler.
Şimdilerde ise Fenerbahçe sadece hücumu bilen Alex'in yanında oyunu asla yönlendiremeyen Maldonado,Selçuk ile Avrupa'da başarı hayal ediyor.Beşiktaş aynı şekilde Delgado-Cisse,Galatasaray Lincoln-Ayhan ya da Topal ile başarı hedefliyor.Daima da uygun adım geri dönüyorlar.Çünkü bunlar ve tüm takımlarımızın birbirini tamamlayacak oyuncu değerlendirmeleri yanlış.Bu oyuncular futbolu benzer anlayışla değerlendirmiyorlar.Aynı dili konuşamıyorlar böylece de oyunu aslında yalnız oynamak zorunda kalıyorlar.
Bu oyuncu çelişkileri forvet ve hücum hatlarında da böyle.
Örneğin AC Milan'ın Pirlo-Gattuso'su,Chelsea'nin Drogba-Lampard-Essien'i,M.United'ın Ronaldo-Rooney'si,İnter'in Vieira-Figo-İbrahimovic'i farklı yetenek ve stillere sahip olmalarına rağmen,aynı mantaliteye sahip olduklarından dolayı uyumlarını sağlayabiliyorlar ve başarı da geliyor.
Mesela bir AC Milan Alex'in yeteneklerini mutlaka FB'den çok önce keşfediyor ama Pirlo ya da Gattuso'nun yanına koymuyor.E.Cisse bırakın Avrupa devlerini,Lyon'u bile göremeden ülkemize geliyor.
Ulusal mücadelerde karşılaştığımız kulüp takımları ve milli takımlara bakarsak;takım olarak benzer felsefeleri güden,oyunu birbirine yakın anlayışlarla yorumlayan oyunculardan kurulu rakipler oluyorlar genellikle.Bu hal de başarılarımızın tesadüfi ve tekrarlanamayan mahiyetler kazanmasına yol açıyor.Çünkü bizde aynı mantaliteye sahip,yeri gelince aynı şekile düşünen ya da yanındaki arkadaşının nasıl düşüneceğine ön görebilen oyunculardan kurulu kulüp takımları ve milli takım yok.Bu nedenle Estonya,Letonya,Bosna,Malta;Steau,Partizan,Kharkiv vs. takımlarımıza kök söktürebiliyor.
Futbolcuların uyumu da aynen yap-boz oyunu gibidir.Birbirine eklenecek sayısız girinti-çıkıntı olmasına rağmen sadece iki yap-boz parçası arasında bir bağıntı söz konusu olabilir.Zorla monte etmeye çalışırsanız,resim ortaya çıkmaz.
İşte futbolda da birbirinin zıttı yeteneklerini aynı oyun felsefesi ile birleştirebilen oyuncular gerçek partner olabiliyor.Bizler de bunu böyle bilmeli ve takımlarımızı buna göre kurup,oyuncularımızı daha çekirdekken böylece yetiştirmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder