Ülkemizde taraftarlık,büyük oranda,üç büyükler arasında paylaşılmıştır.Diğer takımların taraftarları ise bu ekiplerle kıyaslanamayacak azlıktadır.Hatta bahsettiğimiz diğer takım taraftarlarının gönlünde,çoğunlukla,üç büyüklerden biri yatar.
Dolayısıyla ülkemizin taraftar profilini,bahis konusu olan üç İstanbullular'ın yandaşları belirler.Bunlar dışında kalan takımların taraftarları da,üç aşağı beş yukarı,onlarla aynı marşları söyler,aynı kalıplaşmış tezahüratları haykırırlar.Yani oyunda olduğu gibi tribünlerde de,"Büyük" takımların hegamonyası vakidir.
Tüm takımların taraftarları arasındaysa,çeşitli isimlerle guruplar oluşmaktadır.Bir şekilde bir birleriyle ortak noktalar bulan taraftarlar,aynı çatı ya da oluşum altında toplanır ve kendilerini farklı kılacak bir isim altında bir araya gelirler.
İşte yıllardır gerek kendi taraftar kitlesi içerisinde gerekse ülkedeki tüm taraftar gurupları arasında sivrilmiş,kitleleri harekete geçirmiş bir oluşumla karşı karşıyayız.Beşiktaşlı taraftarların bağrından çıkmış olan Çarşı'dan başkası değil bu...Doğrusu buna "Sosyolojik" bir olay demeliyiz;zira Çarşı,futbolun sınırlarını çoktan aştı ve bu oluşumun takipçileri hayatın her alanında kendilerini ifade etmeye başladılar.Hatta sportif başarı ve popülerlik anlamında,daha geride oldukları diğer iki ezeli rakiplerinin taraftarları tarafından gıpta ile takip edildikleri de vakıadır.Ne Ultraslan ne Genç FB ne de başka bir taraftar kitlesi asla bu derece geniş ölçekli kabulü ve benimsenmeyi başaramamışlardır.
Evet Çarşı bazı tribün önderlerinin organizasyon yetenekleri sayesinde varlık kazanmış olabilir;ancak Çarşı'nın hayatının ne zaman sona ereceğine karar vermek,çoktan onların inisiyatifinden sıyrılmıştır.Çünkü bu oluşum hayatında bir kere bile İnönü ayazında kuyruğunu titretmemiş,İnönü Stadı'nda damarları patlarcasına haykırmamış,hatta buranın yerini,izini bile bilmeyen yüz binlerin,milyonların benliğine kazınmıştır artık...İnönü Stadı'nda maç izleme ihtimali bile olmayan,bir Anadolu köyünde ömrü geçip gitmeye mahkum,futbolu sadece televizyondan izleyebilen "Yavru ya da Delikanlı Kartallar" dahi kendilerini Çarşı'nın bir parçası olarak görüyorlar.
Bunu gezdiğiniz,büyük ya da küçük,her Anadolu kasabasında,hatta köyünde görebilirsiniz.Bir fırça,biraz da boya...Duvarlar,taşlar,yazı yazmaya müsait umuma açık ya da kapalı bir sürü yer,Çarşı ismi ve Çarşı'ya ait söylem ve sloganlarla süslenmiştir.Bunu ülkenin her yerinde görebilirsiniz.

Çarşı'nın futbol dışında çok önemli bir de eğiticilik görevi var.Bahsettiğim gibi,bırakın İstanbul'u,hiç büyük bir şehirde yaşamamış bir çok insanımız üzerindeki eğiticiliğinden bahsediyorum.Bilindiği gibi ülkemiz insanlarında gazete-kitap okuma dürtüsü pek gelişmemiştir.Biz ulus olarak kendimizi geliştirmeye,yeni şeyler öğrenmeye açık,düşünmeyi seven insanlardan oluşmuyoruz.Zorda kalınmadıkça sosyolojik olaylar,sorunlar karşısında harekete de geçmeyiz.İşte Çarşı,ülkenin her yanına dağılmış yandaşalarını bu tarz rahatsızlıklardan haberdar ediyor,dolayısıyla herkesi de...Örneğin kitap okumaktan,gerçek gündemimizi takip etmekten uzak gençler,sırf Çarşı'yı takip ederek ;
"Nükleer enerjinin zararlarını,kan bağışının önemini,ırkçılığın var olduğunu ve kınanması gerektiğini,demokrasinin hayatiyetini,kimsesiz çocukların varlığını ve yardım eline muhtaç olduklarını,futbol maçı gibi umuma açık yerlerde alkollü bulunmamak gerektiğini vs.vs...."yi
öğrendiler.
İnsanlar Çarşı'dan aslında hayatın gerçek derdinin futbol olmadığını,aksine olumsuzluklardan kurtulmak için birleştirici bir hamur olduğunu öğrendiler.Bu kadar ders okulda bile öğrenilmez.
Daha ne olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder